2 Aralık 2009 Çarşamba

Merhaba...

Bir zamanlar herşey doğaldı...
Ne ekmek esmer oluyor diye canım buğday ununun içine kanserojen etkisi olan kimyasallar koyup beyazlatıyorduk, ne de sütü aylarca dayansın diye UHT yöntemiyle paketleyip tüm yararlı bakterileri de beraberinde öldürüyorduk.
Bu blog, bir takım şeylerin iç yüzün öğrenip bunu sevdiğim insanlarla paylaşmak amacıyla açıldı.

Bir akşam oturdum ve şu maili attım tüm sevdiklerime:
"Biricik arkadaşlarım,
Şimdi bu hatun gece gece ne diye bu maili atıyor diye merak içindesiniz biliyorum zira ben öyle mailleşme olaylarına gerekmedikçe girmeyen ve hatta forward maillerden tiksinen biri olarak niye bu maili atıyor olabilirim değil mi? Merak buyurmayınız, her şeyi tek tek açıklayacağım:)
Baştan başlayalım, dün okuldan eve gelmiş ve kahvemi hazırlayıp internetin başına geçmiştim.(evet klasik iş sonrası modum) Tüm gün aklıma takılan "Hangi süt en sağlıklısı acaba?" sorunsalım hakkında nette araştırma yapıyordum ki (evet bana eser öyle arada, sabah  "Acaba rafine tuz mu almalı deniz tuzu mu?"diye uyanır ve manyak gibi araştırırım:D)  Canan aradı; "Sizi özledik geliyoruz!" dedi ve işin ilginci geldiler de:P
Şaka bir yana, bir süre sonra kendimi Canan'a "Süt çeşitleri nelerdir? Pastörize ile UHT süt arasındaki fark nedir? Nerelerde kandırılıyoruz? Hangi süt en iyisidir?" konulu bir konferans verirken buldum:) Ve bu böyle olmaz diyerekten bu maili siz en yakın dostlarıma(Evet evet, yukarıdaki listede senin de mail adresin varsa maalesef ki seni en yakınlarım arasında görüyorumdur ve benden kolay kolay kurtulamayacaksın demektir) atmaya karar verdim.
Son zamanlarda yakınımda olanlar bilirler, bana bir "Sağlıklı yaşam, temiz beslenme, organik tarım" durumu hasıl oldu. Bu durum üniversite dönemimin neredeyse tamamını "Junk Food" ile geçirmiş biri olarak, sanırım bu beslenme biçiminde bir sorun olduğu düşüncesiyle başladı ve bende "Hangisi iyi? Ne doğru?" sorgulamasına sebep oldu.
İnternet uçsuz bucaksız bir derya.(bkz. ben öhöm:P)
Bazen kendimi "a"yı araştırırken "z" ile ilgili bir şey okurken buluyorum.
Dolayısıyla size "Forward mail"göndermek yerine arada sırada, sağlıklı yaşam adına paylaşmak istediğim bir takım bilgileri göndermek istiyorum. Yani anlayacağınız, ben ki bu olayları yedim bitirdim, bilgi birikimim doldu da taşıyor:P
Tabi ki aranızda "amaan ben bunlara gelemem, uğraşamam böyle şeylerle, hem okumaya da vaktim yok, hem de okusam bile yapamam, dolayısıyla bana can sıkıntısından başka bir şey getirmez" derseniz ben de sonraki mailleri size atmam. Haber vermeniz yeterli yani:)
Neyse, şimdilik bu kadar sanırım.
Aslında süt ile başlayacaktım ama zaten yukarıda uzuuunca bir mail döşendim, fazla da zamanını almayayım diyorum ve zamanında Müge'nin benden istediği "Mevsimlere göre meyve sebze listesi"ni gönderiyorum herkese.
Ben çıktısını alıp buzdolabımın üstüne astım, arada pazara çıkarken bakıyorum "acaba neler alınabilir?" diye.
Eskiden turfanda diye bir kavram vardı, bazı sebzeleri meyveleri dört gözle beklerdik "Çıksa da yesek" diye. Şimdiyse herşey her mevsim karşımızda, çocuklara sorsan "Domates hangi aylarda çıkar?" diye muhtemelen "Her ay"der ama benim kadar siz de iyi biliyorsunuz ki herşeyi mevsiminde almak hem sağlık açısından(o gıdaları mevsim dışı üretmek için kullanılan ekstra katkı maddeleri, hormonlar vs. var) hem de lezzet açısından(kışın yenen domates mukavva gibi değil mi ama?) daha faydalı.
Ayrıca da bu liste benim gibi sıfır balık bilgisine sahip biri için acaip faydalı oldu.
Hepinizi öperim canlar!
Sevgiler"
Attığım mailleri buraya da koyup, toplu bir arşiv yapmak amacım.

Öperim herkesleri:)
Derya

0 yorum:

 
Copyright © 2010 Ekim Hasadı. All rights reserved.
Blogger Template by