10 Temmuz 2010 Cumartesi

Beyaz Şeytan: Şeker

Sevgili arkadaşlar, dostlar, kuzucuklar!
Merhaba!:)
En son nisan ayında bir yazı yazmışım, bunu farkedince bir "waow" çektim kendi kendime, "Amma olmuş yaa!" Oysaki o tuzla ilgili yazıyı size gönderdikten hemen sonra aklımda rafine beyaz şekerle ilgili bir yazı yazmak vardı. Yazdım, yazıyorum derken 3 ayı geçirmişim peh peh. Zaman dediğin su misali die sığ felsefi cümleler eşliğinde farklı mecralara akmayacağım merak etmeyin:)
Eveet, 3 beyaz: un, tuz, şeker üçlemesinin sonuncusuna geldik. (Yüzüklerin Efendisi üçlemesi gibi oldu bu da:)) Her yerde karşımıza hep aynı şekilde çıkıyor bu üçlü: "Bu üç beyazdan uzak durun!" şeklinde. Un ve tuzu zaten açıklamıştım, peki şekerin ne zararı var diyecek olursanız bana göre içlerinde en zararlısı da o. Hatta sadece bana göre değil, bir çok beslenme uzmanına göre de öyle. Dr. Ahmet AYDIN  "Taş Devri Diyeti"adlı kitabında-ki bence her bilinçli "yiyecek tüketicisi"nin okuması gereken bir kitap!-  şöyle bahsediyor:

"Şeker pancarından şeker üretilmesine iki yüzyıl önceki 'endüstri devrimi' ile başlandı. Daha önce şeker kamışından elde edilen ve ancak zenginlerin sofrasında olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolay satın alabileceği bir ürün haline geldi.
Asıl tehlike diyetteki yağ fazlalığı değil, şeker fazlalığı!
Osmanlı döneminde Türkiye'de çay şekeri tüketimi son derece azdı.Günümüzde ise tam bir unlu-şekerli gıda yeme çılgınlığı yaşanıyor."

Kitabın ileriki sayfalarında şekere neden bu kadar karşı olduğu sorulduğundaysa bir doktor olarak şekerin insan vücuduna girdikten sonra izlediği yolu, vücut içerisindeki etkilerini öyle güzel bir şekilde anlatıyor ki!
Günümüz endüstriyel gıda sektöründe tüm bu pastalar, bisküviler, gofretler ve bilimum şekerli gıdalara şeker dışında bir madde konuyor ki,o maddenin insan vücuduna verdiği zarar akıl almaz boyutlara kadar ulaşıyor. Başta herkesin şeker hastalığı olarak adlandırdığı "tip 2 diyabet"ten tut da, obeziteye,insülin direncine ve hatta kansere kadar!
Şekerden çok daha ucuz ve ondan yaklaşık 100 kat daha tatlı olması sebebiyle şu an yediğimiz her hazır gıdanın içinde mevcut olan bu zehrin adı ise "Mısır Şurubu". Veya diğer adlarıyla; Nişasta Bazlı Sıvı Şeker, Früktoz Şurubu vs. Bununla ilgili güzel bir link de burada: http://www.hafiftarif.com/2010/06/29/yuksek-fruktozlu-misir-surubu-obezitenin-mimari-mi/

Bundan 300 yıl öncesine kadar insan bünyesinin, metabolizmasının hiç tanımadığı ve alışkın olmadığı bir madde şeker. O zamanki insanların bir yıl içinde tükettikleri şeker miktarı 2 küp şeker bile etmiyormuş! Yani bizim bir bardak çayla hergün-hem de defalarca- aldığımız 2 küp şekeri adamlar 1 yılda tüketmiyorlarmış, inanılır gibi değil, değil mi? Eskiden sadece çok acı olan ilaçları insanların yutabilmeleri için içlerine konulan, altın gibi kıymetli olan bu madde bugün herkesin gün içinde bol bol aldığı bir şey olup çıktı.
Ve aslında ilginç olan bir diğer gerçek ise vücudumuzun hiç bir şekilde rafine şekere ihtiyaç duymadığıdır. Protein, karbonhidrat ve hatta yağa bile ihtiyaç duyan metabolizma şekeri hiç bir şekilde kullanmamakta, dolayısıyla depolamaktadır. Meyve ve hatta tadı tatlı bile gelmese de sebzelerin içinde doğal biçimde bulunan meyve şekerinin vücut için yeterli olduğunu savunmakta tüm beslenme uzmanları.

Yine beslenme konusunda en büyük yol göstericim Dr. Ahmet Aydın'ın kendi sitesinde şekerle ilgili yazdığı bir makale durumu çok güzel özetlemekte. Sitedeki her yazı ayrı önemde ve çok güzel kaleme alındığı için vaktiniz olduğunda arada bir göz atmanızı tavsiye ederim. Gıdaya dair bildiğimiz hemen herşeyin ne kadar yanlış olduğunu, bilinen gerçeklerin de hep eskiler tarafından uygulandığını, günümüzde güncelliğini yitirdiğini görüyorsunuz, şaşırıyorsunuz. "Ne varsa eskilerde var." lafı hiç de boş bir laf değilmiş a dostlar!:)
Şekerle ilgili makaleyi kopyala-yapıştır yapmayıp direkt link veriyorum: http://beslenmebulteni.com/besin/index.php?option=com_content&view=article&id=187:eker-uyuturucu-gibi-oelduerueyor&catid=97:obezite&Itemid=471

Bu arada Ahmet Aydın'ın kitabını okuduktan sonra etrafımdaki arkadaşlara, eşe dosta kitabı-neredeyse zorla:)-okutup, sohbet ortamlarında gıdayla ilgili konularda söze şöyle başlar oldum:" Doktor Ahmet Aydın der ki..."  :)

Peki o zaman biz ne kullanalım Derya?! diye çığlık atmayın lütfen, biliyorum; hepimiz tatlıya bayılıyoruz!:) Valla benim uyguladığım yöntemler şu şekilde:
-Bir kere hiç bir şekilde evde hazır bisküvi, kek, pasta vb.stoklamamaya çalışıyorum çünkü olunca yiyoruz! Onun yerine kendim kurabiye yapıp cam kavanozlarda saklıyorum, 15-20 gün bayatlamadan duruyorlar.
-Tabi kurabileri de şekerle değil,onun doğal alternatifi olan pekmezle tatlandırıyorum. Evet bildiğimiz pekmez,dut, üzüm hiç farketmez. Her hangi bir kurabiye tarifi yapmak istediğimde malzeme listesinde ne kadar şeker varsa ben de o kadar pekmez kullanıyorum. "Bir garip olmuyor mu?" diyeceksiniz. Bir kere zaten beyaz un yerine tam buğday unu kullandığım için kurabiyelerim hiç bir zaman beyaz olmuyor, şeker yerine pekmez kullandığımda ise oldukça esmerleşiyor ama tadı bence şekerle yapılandan daha leziz oluyor. Pekmezin kendine has olan mayhoş kokusu ve hafif meyvemsi aroması benim hoşuma gidiyor.
-Onun dışında bir diğer alternatif ise bal arkadaşlar. Sonuçta da bal %100 doğal bir gıda olduğundan şekerden çok daha sağlıklı ama bir dezavantajı var; pahalı! Kurabiye tarifindeki 1 su bardağı şeker yerine her seferinde 1 su bardağı bal koyduğunuzda mutfak bütçenizin sağlam sarsılacağını söyleyebilirim. Şekere göre pekmez de daha maliyetli olsa da yine de bal kadar koymuyor:)
-Bir diğer yol ise Arzu Aygen-Ülfet Aygen'in "Beyaz unsuz, şekersiz hamur işleri" kitaplarında bahsettikleri bir yöntem; kurutulmuş meyve kullanma. Herhangi bir kek, kurabiye vb. yaparken içine küçük parçalara ayrılmış veya mümkünse püre haline getirilmiş meyve kullanmak. Bi ara ben de deneyeceğim bu yolu, elma rendeleyerek kek yapma fikrim var, yenilebilir bi iş çıkarırsam size de veririm tarifini:)
-Ve son önerim ise; Şeker eşiğinizi düşürmek sevgili dostlar! Eskiden çay bardağına 2 küp şeker atan ben yıllardan beri büyük su bardağı boyutundaki çaya 1 küp şeker atıyorum. Hatta çayda şekeri bırakma planım olduğu için arada şekersiz içiyorum. Kahvemi sütle yapmışsam eğer süt şekeriyle idare edip hiç şeker katmıyorum. İlk başta tatsız gelse de bir süre sonra alışıyorsunuz emin olun, pek de zor olmuyor:)

Sütlü tatlılara henüz bir çözüm bulabilmiş değilim maalesef hala beyaz şeker kullanıyorum, sizin bi öneriniz varsa bana da diyiverin:)

Son olarak ek bir bilgi; Esmer Şekerin beyaz şekerden hemen hemen hiç bir farkı yok, sadece ağartma işleminden geçmemiş olduğu için eser miktarda vitamin içermekte, o kadar.

Son olarak herkesleri öper ve görüşmek üzere derim!
D
Not : Şu bahsettiğim Ta-Tu-Ta çiftliklerinden birine başvurdum ve Ağustos'un ilk haftası Datça'da kendimi 1 haftalığına organik tarıma vermiş olacağım! Dönünce fotoğraflarıyla beraber anlatırım artık.
Tekrar herkesleri öperim!

0 yorum:

 
Copyright © 2010 Ekim Hasadı. All rights reserved.
Blogger Template by