Kızlaar!:)
Biliyorum özlediniz beni! Görüldüğü üzere mütevaziliğimden hiç birşey kaybetmiş değilim:)
Evet aylar oldu, farkettiğiniz gibi tembelliğimin doruklarındaydım ve tüm kış ne bloğuma birşey ekledim ne de size mail attım. Hatta doğru dürüst fotoğraf bile çekmedim. Bir nevi kış uykusundaydım diyelim. Ama bu kış mahmurluğunu atmak için bir ara kalkıp Hindistan'a da gitmedim değil! :P
Evet bir çoğunuz zaten biliyorsunuz,geçen ay Hindistan'da bi 10 gün geçirdim. Görüştüğüm siz sevgili arkadaşlarımdan bir kısmını bitmez tükenmez anılarımla esir de ettim:) "Gezdiğin gördüğün senin olsun, yediğin içtiğini anlat." diyorsunuz (evet evet, diyorsunuz, sadece farkında değilsiniz:P),e başlıyorum o zaman!:)
Hindistan garip bi ülke! Bu kadar, dağılın şimdi!:P
Şaka bir yana adamların hakikaten bizimkilerden oldukça farklı bir yemek kültürü var. Hint mutfağı denen şey orada kaldığım 10 gün boyunca zaman zaman zorladı bendenizin bünyesini, zira adamlar herşeyi deliler gibi baharat ve acıyla yedikleri için arada kulaklarımdan alev çıkmadı değil:)
Hint mutfağı hakkında uzun uzadıya bir brifing verme niyetim yok meraklanmayınız:) Yalnız ilgili çekici bir kaç detaydan da bahsetmeden geçemeyeceğim:
-Kahvaltıda peynir, domates, salatalık yok arkadaşım! İlk 3-5 gün tamam da sonrasında dayanamayıp kaldığımız otellerde kahvaltı esnasında peynir ve domates istedim ve garip bakışlara maruz kaldım!
-Kahvaltıda genelde tropik meyvelerin yanında kızarmış hamur ve -her zamanki gibi- bol baharatlı, sebzeli ve acılı krep yiyorlar. Bakınız şekil 1 A ve B:
-İnanılmaz bir baharat kültürü var ve yemeklerin hepsinde çeşitli baharat karışımları kullanıyorlar ve bu karışımlara "masala" diyorlar ama milyon çeşit masala var ve bir şey sipariş ettiğinizde nasıl çıkacağı tam bi muamma:)
-En ünlü çayları "chai masala" ve sütlü servis ediliyor.Eski İngiliz sömürgesi olmanın bıraktığı bi hatıra olsa gerek dedik süt olayına.
-"Chai" bildiğimiz çay diye okunuyor ve Yunanca'da da çaya aynen çay dendiğini söyleyip orada Yunanca-Türkçe-Sankritçe ilişkisi üzerine kısa çaplı bir muhabbet çevirdik, bir sonuca varamadık tabi:)
-Ülkenin yaklaşık 3/4'ü Hindu ve Hindular kesinlikle et yemiyorlar. Etten kastettiğim tüm et ve balık ürünleri. Dolayısıyla her yerde "Vegetarian Restaurant" tabelalarıyla karşılaşıyorsunuz. Kimi restaurantlarda et yemeği servisi yapılsa da et ve sebze pişirilen mutfakları ayrı.
Her neyse gelelim şu ünlü çorbamıza; bir "Sweet Corn chicken soup" yedim ki sormayın:) Türkçesi "Tavuklu tatlı mısır çorbası" diye çevrilebilir. Orada yerken tarifini sormak aklıma gelmedi fakat tadı damağımda kaldığından geldiğimden beri "yapıcaaam, yapıcaam" diye dolanıyodum ortalıkta:) En nihayetinde geçen gün nette yaptığım ufak çaplı bir araştırma sonucu, yediğim çorbaya en uygun olabilecek tarifi biraz da Türk işi ufak bi dokunuşla uyguladım: Sonuç çılgın!:) Evet, oradaki tadı ilk denemede yakaladım ve şiddetle tavsiye ederim kızlar; böyle bir lezzet yok:)
Şimdi tabi ki kişi benim gibi gıda psikopatı olunca en başta "Acaba hangi mısırı kullanmalı, hangisi yurtdışından ithaldir, hangisi yerli tohumdur, yerliyse GDO'lu olma ihtimali var mıdır?" diye dertlenmemek elde değil. Sordum soruşturdum ve şu linkten Penguen marka konserve mısırların yerli tohum olduğu bilgisine ulaştım. Dolayısıyla tercihimi ondan yana kullandım.
Neyse gelelim tarife. Bu kadar ayıla bayıla anlatıyorum diye çok zor sanmayın. Hem çok basit hem de topu topu 10 dakikamı aldı hazırlaması. Buyrun tarif burada:
Tavuklu Tatlı Mısır Çorbası
-1 tavuk göğsü
- 1 litre su
-1 kutu tatlı mısır konservesi
-2 diş sarımsak
-1 yumurta
-1 yemek kaşığı mısır nişastası
-1 havuç
-yarım avuç tel şehriye
-tuz
Yapılışı:
Tavuk göğsünü ve iki diş sarımsağı 1 litre suda iyice haşlayın. Sonra tavuğu ve sarımsakları sudan çıkarın, bir köşede soğumaya bırakın. Ocaktaki suya mısırları ve tel şehriyeyi atıp kısık ateşte pişirin. Ayrı bir kapta 1 yemek kaşığı nişastayı 1 bardak su ile karıştırın. Tavuk göğsünü minik parçalara ayrın, 2 diş sarımsağı da iyice bir ezin, zaten elinizde dağılıyor. Sonra tavukları tekrar ocaktaki suya ekleyin. Üstüne sulu nişasta karışımı ekleyip karıştırın. Ayrı bir kaba yumurtayı kırın ve çok hafifçe çırpın, yani omlet yapar gibi sarısıyla beyazını iyice karıştırmayın. Burada amaç yumurtayı ocaktaki çorbanın içine döktüğümüzde yumurta akının suyun içinde pişmesi ve tel tel olması. Hafif çırpılmış yumurtayı ocaktaki çorbanın içine döküp hızlı hızlı karıştırın ve yumurta akının çorbanın içinde tel tel olmasını sağlayın. Son olarak tuzu ve rendelenmiş 1 havucu çorbaya ekleyip 3-5 dakika daha pişirip ocağın altını kapatın. Oy elimize sağlık!:)
Not: Burada havucu altını kapatmadan hemen önce eklememin sebebi benim havucu hafif diri seviyor olmam, siz iyice yumuşasın istiyorsanız biraz daha pişirebilirsiniz.
Not 2: Tel şehriye de benim çorbaya kattığım Türk dokunuşu:P
Bu arada mailim de bildiğin yemek bloğuna döndü:) Ama merak etmeyiniz, performansımdan hiç birşey kaybetmedim ve en kısa zamanda felaket tellallığıma geri dönüp "Var ya aslında hede hödö çok zararlı, onu sakın almayın, bunu sakın yemeyin!" söylevlerime başlayacağım. Ama önce bi çorba içelim istedim:)
O zamana kadar herkesi öperim! Kendinize iyi bakın, iyi gıdayla beslenin;)
D